Pazar, Kasım 29, 2009

4 Şahane İnovasyon

CNBC-e dergisi hayatımızı değiştirecek 50 yeni icadı sıralamış son sayısında. Aralarından özellikle beğendiklerimizi sizlerle paylaşmak istedik:

Tat İnhalatörü: İnhalatör batı dillerinde "havayı ciğerlere çekmeye yarayan araç olarak tanımlanıyor.

Amerikalı araştırmacı David Edwards ve iki Michelin yıldızlı Fransız şef Rhierry Marx'ın geliştirdiği Whif isimli plastik çubuk çikolata ve meyve parçacıklarını soluyarak tatmaya yarıyor.

Fiyatı 2 Euro'nun altında olan inhalatörü özellikle çikolata bağımlıları çok beğeniyorlar. Kilo almadan haz almanın güzel bir yolu.


ZipCar'ın Paris Versiyonu: ABD'de ZipCar'la ortaya çıkan saatlik oto kiralama akımı dünyaya hızla yayılıyor.

Paris belediyesi 2010 yılında şehir içine giren otomobil sayısını arttırmak için Autolib adı verilen sistemi devreye sokuyor.

İşleyiş mantığı ZipCar'la aynı. Sisteme abone olan kullanıcılar şehir içinde otomobil ihtiyaçları olduğunda saatlik araç kiralayacaklar.

ZipCar ABD'de çok başarılı oldu, bakalım tutucu Paris'liler de beğenecekler mi?


Yeşil Telefon: Bu icat Samsung'tan; Dünya'nın güneş enerjisi ile çalışan ilk dokunmatik ekranlı telefonu. Arka tarafta bir solar panel bulunuyor.

Samsung'un Blue Earth adını verdiği bu cihaz aynı zamanda dönüşütülülmüş plastikten üretilmiş.

Teleonun bir de "Eco Walk" diye bir özelliği var. Telefonun pedometresiyle atılan adımları saymak, motorlu bir araç kullanmak yerine yürümeyi tercih ederek karbondioksit emisyonunu ne kadar azalttığımızı hesaplamak mümkün. Ve bu sayede kaç ağacı kesilmekten kurtardığınızı hesaplamanız da.


Avuç İçi Projektörü: 3m'in bu şahane cihazı sanırız kendi kendisini anlatıyor. Minicik cihaz görüntü boyutunu 20 santimden 127 santime kadar büyütebiliyor. Sürekli sunumlarla uğraşan insanlar olarak rüyalarımız gerçek oldu diyebiliriz.

Pazartesi, Kasım 23, 2009

Steve Jobs – İnovasyon, Müşteri Deneyimi ve Belki de Herşeyin Gurusu

Steve Jobs.

O hiç kuşkusuz günümüz iş dünyasının en efsanevi, en tartışılan, en radikal CEO’su.

Sadece bir sektörde değil, dört ayrı sektörde birden devrimler yaratan, iş modellerini ve müşteri alışkanlıklarını tepetekla eden, Macintosh’larla PC pazarının, I-Pod ve I-Tunes ile müzik endüstrisinin, Pixar ile sinema salonlarının ve en nihayetinde I-Phone ile cep telefonu pazarının kurallarını yeniden yazan strateji dehası.

Skandallara imza atan zorlu kişiliği, çalışanlarını canından bezdiren mükemmeliyetçiliği, hedefe kitlenmenin ne demek olduğunu herkese gösteren tükenmez hırsı, kural tanımaz isyankarlığı, hiç değişmeyen kıyafetleri, şaheser sunumları ve dünyayı değiştirmek konusunda hayaller ötesi vizyonerliği ile gerçek bir 21.yüzyıl efsanesi.



Apple mağazaları ile teknoloji perakendeciliği deneyimini müşterileri için yeniden tanımlayan, “think different” reklamları ile hepimize farklı düşünme cesareti aşılayan, iki kez ölümün eşiğinden dönmesine rağmen işinin başına geçmek konusundaki inanılmaz iradesi ile hepimize ilham veren, üniversiteyi bitirememiş ama asıl önemli olan şeyleri çok genç yaşta kavramış mucizevi insan.

2000 yılında geri döndüğü Apple’in değerini o günden bugüne 5 milyar dolardan 170 milyar dolara çıkaran, yeni oyuncağı I-Phone’in yıllık satışlarını 24 milyon, I-Pod’un yıllık satışlarını ise 60 milyon adedin üzerine çıkaran, açtığı 300’e yakın Apple Store ile perakendecilerin alayına meydan okuyan rakamların efendisi.

Evet Steve Jobs, iş dünyasına tekrar hoş geldin.

Daha önce pankreas kanserini atlatmıştın, şimdi ise karaciğer nakliyle hayata tutundun.

Hepimiz nefeslerimizi tuttuk yeni numaralarını bekliyoruz.

Bakalım bu sefer hangi kuralları yıkacak, hani yerleşik düzenin yıkıcı kabusu olacaksın?

Salı, Kasım 17, 2009

ABD: İnovasyon Olmadan Asla!

ABD’de ekonomisi resesyonun sona ermesi yönünde sinyaller veriyor. Ekim ayı büyüme rakamları pozitif. Onlar için sevindirici tabii.

Ya da öyle mi gerçekten?

Businessweek yazarı Michael Mandel konuya alternatif bir bakış açısı getiriyor. Mandel’e göre bu rakamlar gerçeği tam olarak yansıtmıyor ve ABD ekonomisinin geleceğe yönelik bazı zayıflıklarını gizliyor.

Mandel hesaplanan büyüme rakamlarının şirketlerin “maddi olmayan varlıklar”a yaptığı yatırımları içermediğini, dolayısıyla da şirketlerin resesyon döneminde bu alandaki yatırımlarını ne kadar kestiklerinin hesaba alınmadığını ifade ediyor.

Mandel’in maddi olmayan varlıklardan kastettikleri şunlar: Ar-Ge, yeni ürün ve hizmetlerin tasarımı ve çalışanlara verilen eğitimler. Mandel’e göre ABD şirketleri resesyonla mücadele etmek uğruna bu alanlardaki harcamalarını büyük oranda tırpanlamış durumdalar. Bilgiye dayalı günümüz ekonomisinde bu yatırımlar olmadan nasıl rekabet edilebileceği şüpheli.

Mandel’in verdiği rakamlar ilgi çekici. ABD şirketlerinde bilim insanları ve mühendislerin sayısında krizin başından beri düşme oranı %6.3. Oysa ABD’de aynı dönemdeki genel işsizlik artışı %4.1. Firmalar geleceğe yönelik inovasyonlar üretecek kadrolarını azaltırken, satış gibi günlük performansı yükseltecek insanları koruyorlar. Oldukça kısa vadeli bir bakış açısı.

Yine aynı dönemde şirketlerin Ar-Ge harcamalarında da önemli düşüşler var. Mandel’in makalesinde şirketlerden bolca örnekle desteklediği bu olgu ABD’nin rekabet gücünü ileride mutlaka olumsuz etkileyecektir. Üstelik mesele sadece harcamaların azalması da değil. Özellikle ilaç sektöründeki pek çok şirket Ar-Ge faaliyetlerini Hindistan’a offshore ediyor. Hint’li bilim adamlarının geleceği ABD’li meslektaşlarından daha parlak gibi. Ve tabii Hindistan’ın ki de ABD’den.

ABD’li şirketlerin çalışanlarına yaptığı eğitim yatırımları bilgi ekonomisi döneminde inanılmaz artarak yıllık 134 Milyar Dolarlık bir seviyeye ulaştı. Oysa krizin başlangıcı olan 2008’den beri şirketler eğitime harcanan parayı epeyce budadılar. ABD’de 2008 çalışan eğitimi harcamalarındaki düşüş %4. 2009’da düşüşün daha da sert olacağı öngörülüyor. Mandel makalesinde eğitim yatırımı açılmış bir işgücünün tam da radikal inovatif fikirlerin gerektiği bir ortamda nasıl başarılı olabileceğine şüpheyle yaklaşıyor.

Keşke Türkiye ekonomisi hakkında da böyle araştırmalar yapılabilse. Acaba biz de inovasyon kriz ortamında ne alemlerde?

Perşembe, Kasım 12, 2009

Sanal Bu İnovasyonlar!

Biraz sonra FarmVille'in yaratıcılarının kazandığı paraları okuyunca sinirli bir şekilde "hiç aklım ermedi bu işe!" demeniz, hatta başınızı bu garip oyuna para harcayan insanları ayıplayarak iki yana sallayıp "cık cık, ne hale geldi insanlık" diye söylenmeniz gayet normal.

Hayır bu sanal dünya işlerine bozulmakta yalnız başınıza değilsiniz ve hayır fazla eski kafalı da sayılmazsınız. Sadece "sanal dünya"yı anlamakta biraz zorlanıyorsunuz diyelim. Hem zaten kim zorlanmıyor ki?

FarmVille insanlara sanal traktörler, sanal tatlı patates tohumları ve daha bilumum sanal çiftlik malzemesini gerçek Amerikan Dolarcıkları karşılığında satıyor. Evet, aynen öyle. Gerçek para verip sanal traktör alıyorsunuz. Aldığınız bu sanal traktörü Facebook üzerinde yaklaşık 60 milyon kişinin büyük bir heyecanla sanal çiftlikler edindiği FarmVille ortamındaki sanal çiftliğinizde zevkle kullanıyor, tarlanızın sürüyor ve sanal patateslerinizin yetişmesini büyük bir heyecanla izliyorsunuz.

Ve bu garip alışkanlığınız FarmVille'n yaratıcısı olan Zynga'ya daha kuruluşunun ikinci yılında ortalama 100 Milyon Dolar ciro sağlıyor.

Şirket yetkilileri kar rakamlarını açıklamasa da, sıfır maliyetli sanal ürünleri satmanın bir hayli karlı olacağını tahmin etmek çok zor değil. Örneğin geçenlerde tatlı patates tohumlarını paketi 5 Dolardan sattılar, sadece üç günde ulaştıkları ciro 400.000$'ı buldu.

Şaka gibi geliyor kulağa, ama değil.

Sanmıyoruz ki gerçek dünyadaki hiç bir ürün inovasyonu bu kadar hızlı bir şekilde kara geçebilsin.FarmVille sanal bir dünya olabilir ama kazanılan paralar gayet gerçek.

Sanallaşsak mı ne?

Zynga'nın çalışma ortamını görmek isterseniz tıklayınız

Salı, Ekim 13, 2009

İnovasyon Top-Gun'ı Bozdu

Pek çok çocuğun en büyük hayali büyüyünce savaş uçağı pilotu olmaktır.

Top Gun'daki Tom Cruise portesi ile hayatımıza yerleşen savaş uçağı pilotu profiline kim karşı koyabilir ki? Ray-Ban gözlükler, havalı pilot montları, her an ölüme yakın heyecan dolu bir hayat, kahramanlık hikayeleri, zaferler, güç, teknoloji ve tabii ki güzel kızların tükenmez ilgisi...

ABD hava kuvvetlerinin savaş pilotları 60 yıldır bu imajla anıldı. Bu imaj o kadar güçlüydü ki, savaş pilotluğu yapmış olmak başkan adayları için bile her zaman önemli bir avantaj olageldi.

Oysa bugün inovasyon bu şanlı geçmişe ve düşsel imaja ciddi bir darbe vuracak gibi gözüküyor.

Obama'nın seçildikten sonra ilk aldığı kararlardan birisi ünlü F-22 Stealth Fighter uçaklarından 200 adet yeni siparişin iptal edilmesi oldu. Gerekçe basitti, bu kadar güçlü uçaklara artık gerek bulunmuyordu.

Obama'ya göre ABD'nin temel olarak bir Rus tehlikesine karşın geliştirdiği bu olağanüstü savaş makinaları bugünün ihtiyaçlarına uymuyordu çünkü Ruslarla bir savaş olasılığı çok düşüktü. Obama'nın bu radikal kararı bekleneceği gibi hava kuvvetlerinde epeyce huzursuzluğa yol açtı, neredeyse tamamı pilot kökenli olan hava kuvvetleri komutanları değişimden hiç hoşlanmadılar.

İşin doğrusu şu. ABD'nin bugünlerde savaştığı en ciddi cephe olan Afganistan'ın dağlarında küçük gruplar haline çatışan paramiliter El-Kaide savaşçılarına karşı İnsansız Hava Araçları(İHA)F-22'lere göre çok daha etkin sonuçlar üretiyor.

Uzaktan joysticklerle ve bilgisayar ekranlarıyla yönetilen bu araçlar terörist grupların bulunması ve yok edilmesinde ve istihbarat faaliyelerinde hem daha ekonomik, hem tehlikesiz, hem de daha sonuç alıcı bir rol oynuyor. Üstelik her gün çeşitli inovasyonlarla daha da geliştirilen bu araçların yetenekleri de sürekli olarak artıyor.

Teknolojik inovasyonlardan kaynaklanan bu değişim ABD Hava Kuvvetlerinde güç dengelerini de yerinden oynatıyor. Artık joy stick kullanabilen bilgisayar uzmanı tipler, havalı gerçek savaş pilotlarından daha iyi kariyer olanaklarına sahip olabilecek. İleride, hayatında gerçek cephe görmemiş bu bilgisayar delilerinin komuta kademelerine yükselmesi hiç de uzak bir olasılık değil.

Teknolojik inovasyonun Top Gun'lara ettiğine bir bakın...

Salı, Ekim 06, 2009

Müşterileri Anlamak ve İnovasyonBu aralar başucu kitabımız hale gelen "Fark Edilmemiş İş Fikirleri"nde (MediaCat Yayınları, 2008)rastladığımız ve aşağıya kısaltarak aktardığımız öykü, inovasyonun neden müşterileri anlamakla başladığını çok etkili bir şekilde anlatıyor. Sizlerle de paylaşmak istedik.

Magnavox, ABD kökenli bir ev elektroniği ürünleri üreticisi. 1915'de kurulan ve Türkiye'de pek de tanınmayan firmanın geçmişte pek çok inovasyonları olmuş. Bizim ilgimizi çeken 1993'de patentini aldıkları "Remote Locator" adlı ürünleri, daha doğrusu onları bu ürünün inovasyonuna sürükleyen "pazar araştırma" yöntemleri.

1990'larda uzakdoğulu üreticilerin rekabeti Magnavox'u müşterilerini daha iyi dinlemeye ve inovatif fikirler geliştirmeye yöneltiyor. Ancak tipik pazar araştırmaları ile varılan sonuçlar şirketin yöneticilerini pek de tatmin etmiyor. Tüketicilere televizyonlarıyla ne gibi sorunları olduğu sorulduğunda "benimki toz topluyor" ya da "programları beğenmiyorum" gibi, üretici firmanın üzerinde çok da anlamlı inovatif fikirler geliştiremediği meseleler gündeme getiriliyor.

Magnavox çalışmalar ilerledikçe araştırma yöntemlerini geliştiriyor, insanların televizyonları ile olan etkileşimlerini yerinde gözlemlemeye ve onlara televizyonların onların yaşamlarındaki yerini anlamaya çalışıyor.

Magnavox bu amaçla müşterileri ile uzun ve derinlemesine görüşmeler de yapıyor hatta bir kısım insandan izin alarak onları evlerinde ziyaret ediyor ve televizyonları ile ilişkilerini yerinde gözlemliyor. Magnavox bu çalışmalar sırasında Amerikalıların uzaktan kumandaları ile olan tutkulu ilişkileri konusunda garip şeyler öğreniyor.

Amerika'lıların %80'ni uzaktan kumandalarını kaybediyorlar.
Nüfusun yarıdan fazlası kumandayı haftada 5 kereye kadar kaybediyor.
Katılımcıların büyük bir bölümü kumandayı mobilyaların içinde ya da altında, hatta kimi zaman buzdolaplarında bulduklarını açıklıyorlar.
Çoğu kişi bu sorun konusunda televizyon üreticilerini değil, eşlerini veya çocuklarını suçluyor.

İşte size bir inovasyon fırsatı. Zaten Magnavox'da fırsatı boşa harcamıyor ve "Remote Locator" adlı cihazı geliştiriyor. Uzaktan kumandayı kaybederseniz sadece televizyonun açma kapatma düğmesine dokunuyorsunuz ve uzaktan komanda bulabilmeniz için bipliyor.

Gerçek bir sorun, gerçek bir çözüm, gerçek bir inovasyon.

Müşterilerinizi iyi ama çok iyi anlayın, onları anlamak için geleneksel pazar araştırması metodlarının çok ötesine geçmeniz gerekse de...

Cuma, Eylül 11, 2009

Pazarlamacılar Sokağa Çıkın!


Kurumların inovasyon çalışmalarında, pazarlama departmanlarına müşteri ihtiyaçlarını anlamak, pazardaki trend değişikliklerini takip etmek/yorumlamak ve ortaya çıkan pazar boşluklarını tespit etmek gibi son derece önemli roler düşüyor. Ne de olsa inovasyon ancak gerçek müşteri ihtiyaçlarına odaklanıldığında başarılı oluyor.

İnovasyon konusunda yetenekli tüm şirketlerin, müşterileri ve trendleri yakından takip etmek konusunda son derece hırslı oldukları, inovasyon literatürünü izleyen iş insanlarının yakınen bildikleri bir olgu.

Kanımızca pazarlama departmanlarının kendilerine düşen bu rolleri hakkıyla yerine getirebilmeleri ancak sahaya çıkmaları ile mümkün. Anket sonuçları, pazar araştırma raporları veya fokus grup çalışmalarının, sahayı yerinde görmenin yerini hiç bir şekilde alamayacağına inanıyoruz.

Sahada müşterilerin neler yaşadığını incelemek, onlarla birebir görüşmeler yapmak, ürün veya hizmetleri tüketirken nelerle karşılaştıklarını anlamak, ancak müşterilerle birlikte kendi yaşam veya çalışma alanlarında vakit geçirmekle gerçekleşebiliyor.

Öte yandan eğitim ve danışmanlık hizmetleri verdiğimiz şirketlerde pazarlama departmanlarının zamanlarını nasıl harcadıklarını incelediğimizde ortaya son derece çelişkili bir tablo çıkıyor.

Çoğu pazarlama yöneticisi ve çalışanı ofiste inanılmaz çok zaman geçiriyor. Şirket içi toplantılar, ajans debriefleri, pazar araştırması raporlarının sonuçlarının incelenmesi, fokus grup çalışmaları, müşteri memnuniyeti anketlerinin düzenlenmesi gibi faaliyetler pazarlamacıların o kadar çok zamanını alıyor ki, sahaya çıkıp müşterilerle ayıracak zaman kalmıyor.

Denilebilir ki tüm bu faaliyetler de gerekli değil mi?

Evet. Tabi ki gerekliler.

Öte yandan bu faaliyetlerin inovasyona pek de yardımcı olmayacağına inanıyoruz.

Mesele pazarlama departmanlarının inovasyona daha anlamlı destek verebilmesi için yeni çalışma alışkanlıkları kazanması ve ofis içi/saha zaman dengesini yeniden düşünmeleri. Ayrıca pazarlama departmanlarının ana görev tanımlarını "iletişim"den, "iş tasarımı"na dönüştürmeleri de gerekiyor.

Önümüzdeki günlerde Magnavox adlı bir TV üreticisinin uzaktan kumanda inovasyonu örneğinden yola çıkarak sizlere inovasyonla pazarlama departmanlarının sahaya çıkması arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalışacağız.

Yine bu örnekten yola çıkarak pazarlama departmanlarının ana görev tanımlarını neden "iletişim"den, "iş tasarımı"na dönüştürmeleri gerektiğini ve bunu nasıl başarabileceklerini de paylaşacağız.