Perşembe, Ocak 25, 2007


KASLARIMIZI GÜÇLENDİRELİM (Gelinlik Sorusu)


Bugün epey bir e-mail trafiğine yol açan sorumuzun cevabı (daha doğrusu benim yorumum) şöyle.

Gelinlikli arkadaş yukarıda bir fotoğrafını yayınladığım ünlü iş adamı Richard Branson’dı (sadece bir kişi doğru tahmin etti). Kendisi bildiğiniz gibi Dünya’nın en zengin, inovatif ve de çatlak insanlarından birisidir. İşe alıp almamak konusunda tabii serbestsiniz ama ben sizin yerinizde olsam alırdım derim. Ne de olsa onun yenilikçi fikirlerinin yarattığı zenginlik ve Virgin imparatorluğu muhteşem.

Öte yandan aslında pek çoğunuzun yanıtlarında geçen “ama biz kurumsal bir şirketiz” cümlesi de kulağa mantıklı gelmiyor değil.

Lakin kurumsallaşma zenginlik yaratacak fikirleri engelliyor, bu tür fikirleri üretebilecek “çatlak” insanların işe alınmasına ket vuruyorsa pek de doğru yolda gitmiyoruz demektir. Kanımca şirketlerin ana amacı “kurumsallaşmak” değil kar yaratmaktır.

Bu nedenle etrafımızdaki birbirine benzeyen sıkıcı/disiplinli/sadık insanlar ordusuna bir gözatıp istihdam politikalarımızı yeniden gözden geçirmek çok akıllıca olacak diye düşünüyorum.

Merhabalar,

Ne yazık ki mail adreslerinde yaşanan aşırı trafik yüzünden blogumuz biraz fazla tepki çekti.


Aşırı mailden dolayı üyelikten çıkarılmak isteyen kişiler bunu maille çözmeye kalkışınca sorun iyice büyüdü(!). Sorunu kökünden çözmek için tüm üyelikleri iptal ettim. Tekrar üye olmak isterseniz innovatifturk.blogspot.com’den subscribe olabilirsiniz. Gelinlik sorusuna kendi yanıtımı az sonra bloga post edeceğim. Yoğun ilginiz için teşekkürler.
Saygılarımla.

Çarşamba, Ocak 24, 2007


KASLARIMIZI GÜÇLENDİRELİM (Aykırılara Ne Yapmak Lazım!)


Bugün Tom Peters’in konferansında bize yönelttiği bir soruyu sizlere yönlendirmek istedim.

Yanıtlarınızı bekliyorum...

Soru şu: Yukarıdaki resimde gözüken beyfendiyi/hanımefendiyi şirketinizde işe alır mısınız?

KASLARIMIZI GÜÇLENDİRELİM (İş Tanımlarınızı Çöpe Atın, Robotluğun Alemi Yok)

Arthur Andersen’de danışmanlık hayatıma başladığım ilk yıllarda Türk yöneticileri çalışanlarının “İş Tanımlarını” yazdırmaya pek düşkündüler.

“Herkesin yapacağı işi tam ve kesin olarak tanımlarsak yüksek verimliliğe ulaşırız” inancı hakim düşünceydi. Çalışanları işlerini ezberleyen ve hatasız şekilde yapan robotlara dönüştürmenin iyi bir fikir olduğuna inanılıyordu. Eh, o günün kapalı ekonomileri düşünüldüğünde sanırım haklıydılar da.

Bugünün hiper-rekabetçi iş dünyasında ise bu inancın temellerinden sarsılmakta olduğunu görüyorum. İnanılmaz derecede hızla değişen iş ortamında “sabit” tanımlar ile hareket etmenin hem şirketlerin esnekliklerine darbe vurduğuna, hem de çalışanların yaratıcılığını baltaladığına inanıyorum. İnanmaktan da ötesi bu bunu somut olarak gözlemliyorum.

Geçenlerde eğitimime katılan bir orta seviye yönetici gayet açık ve samimi bir şekilde fikir yaratmanın “iş tanımında” olmadığını belirtti. Performans göstergeleri arasında da yaratıcılık yer almıyormuş!..

Daha önceki bazı eğitimlerde de yaşadığım benzer örnekleri hatırladıkça, iş tanımlarının “bazı” faydalarını kabul etmekle birlikte (kişinin minimumda yapacağı işleri tanımlamak gibi) temelde onları çöpe atmanın işletmeler açısından daha hayırlı olacağına inancım gittikçe güçleniyor açıkçası.

Esnekliğin, yaratıcılığın ve inisiyatif almanın asıl geçer akçeler olduğu günümüzde, iş yerlerinde robotlar yaratmaya odaklanmış yönetim tekniklerinin radikal bir şekilde terkedildiğini görmek istiyorum

Siz ne dersiniz bu konuda?

Salı, Ocak 23, 2007


ŞAHANE FİKİR (Tesettürlü Giyimde İnovasyon)

Bugünlerde “tesettürlü giyimde inovasyon” gibi bir konuya değinmek ne kadar akıllıca olacak bilemiyorum doğrusu. Yine de, bugünkü yazıma son yıllarda hızla gelişen tesettürlü giyim pazarına Nike gibi devlerin bile ilgisiz kalamadığını görmekten cesaret alarak ilginç bir örnekle başlamak istiyorum.

Hollandalı genç tasarımcı Cindy van den Bremen’in, spor yapmak isteyen tesettürlü hanımlara yönelik olarak geliştirdiği alternatif türban son derece çarpıcı bir innovasyon fikri. Boyun ve yüz hariç başın tamamını örten bu modern türbanın özelliği esnek, rahat ve hava alan bir kumaştan yapılmış olması.

Tercih edilen spor dalına göre (aerobik, tenis, outdor, paten) farklı tasarımlar, renkler ve desenlerle sunulan bu ürün, spor esnasında türbanın baştan kaymasını da engelleyecek özelliklere sahip.

Bremen, fikrin aklına Avrupadaki müslüman genç kızların okullarındaki spor derslerine türbanla rahat edemedikleri gerekçesi ile katılamadıklarını öğrenince geldiğini söylüyor. İşte size böylesine basit bir gözlemin sonucunda ortaya çıkan ve büyük bir müşteri kitlesini kendine has bir sorununa yaratıcı çözüm üreten bir innovasyon.

Benzer bir yaklaşımı izleyen Nike firmasının motivasyonu ise para kazanmaktan ziyade sosyal sorumluluk (ya da en azından şimdilik öyle diyelim!).

Birleşmiş Milletler’in Kenya’daki mülteci kamplarında kalan Somali’li kadın mültecilerin hem dini inançlarını yerine getirmelerine, hem de rahat bir şekilde voleybol oynamalarına yönelik olarak geliştirdiği eşorfmanlar son derece yaratıcı bir sosyal sorumluluk inovasyonu.

Nike projede bir aşama daha ileri giderek mülteci kamplarındaki bayanlara bu eşorfmanları dikmeyi de öğretiyor. Lokal kumaşların kullanımını da destekleyen Nike, bir anlamda “balık tutmayı” öğreterek bu insanların mülteci kamplarından sonraki hayata hazırlanmalarına da destek sağlıyor.

Tabii ki bir pazarlama ustası olan Nike’n ileride bu ürünleri başka pazarlarda satmaya ve sosyal sorumluluk innovasyonu ile başlayan projesini ticari bir operasyona dönüştürmesi de mümkün gözüküyor.

Pazartesi, Ocak 22, 2007


ŞAHANE FİKİR (Kendinize Yeni Bir Yol Arkadaşı İster Misiniz?)

Bu fikir Türkiye’den...

İstanbul’un trafik sorunu herkesin malumu. Geçenlerde Başbakan’ımızın bu konudaki inovatif (!) fikirlerini de hep beraber öğrendik. Bugün sizlere tanıtmak istediğim websayfasının yaratıcılarının ise daha iyi bir fikri var gibi: Yol Arkadaşlığı...

http://www.yolarkadasim.net/ isimli web sayfası, her gün aynı güzergahı kullanan insanları birbirileri ile tanıştırarak onları araç paylaşmaya ikna etmeye çalışıyor.

“İster aracınızla gitmek istediğiniz güzergaha giderinizi paylaşmak kaydı ile yol arkadaşı bulun, isterseniz gitmek istediğiniz güzergaha giderini paylaşmak kaydı ile araç bulun.” sloganıyla yola çıkan sitede, yol arkadaşı seçiminizi cinsiyet, sigara kullanıp kullanmama, meslek grubu gibi kriterlere göre yapmanız da mümkün.

Bu harika fikire şu andan 7.000’in üzerinde insan üye olmuş bile. Umarım zaman içinde daha çok duyulur ve içinde sadece bir kişinin olduğu araçların yarattığı trafik keşmekesi bir nebze olsun azalır...

Pazar, Ocak 21, 2007


ŞAHANE FİKİR (Çantanı Nereden Kiraladın Şekerim?)

Geçenlerde bir gazetede bayanların pek bir meraklısı oldukları Louis Vuitton ve Gucci gibi bazı çanta markalarının fiyatlarını okuduğumda kelimenin tam anlamıyla dudağım uçukladı. Binlerce dolarlık fiyatlardan bahsedilen haber, bayanların çantalarıyla yaşadıkları tutkulu aşkın boyutlarını da gösterir nitelikteydi.

Bu tutkulu aşkın farkına varan İngiliz “Bag, Steal and Borrow“ firması ise benden daha akıllı ve girişimci çıkıp gözlemini paraya çevirmeyi becermiş.

Neredeyse her kadının arzuladığı ama erişemediği bu tutku objelerinden para kazanmak için inovatif bir fikir geliştiren Bag, Steal and Borrow’un iş modeli çok basit ama, çok parlak. Çok çeşitli markalardaki çantaları envanterinde bulunduran şirket bunları dileyen bayanlara internet üzerinden kiraya veriyor. Evet yanlış okumadınız: Dilediğiniz markada, dilediğiniz modeldeki çantayı, dilediğiniz süre boyunca kiralayabiliyorsunuz.

Hayalinizdeki çantayı kiralamak için yapmanız gereken ilk iş şirketin internet sitesine üye olmak. Aylık 19.95 dolardan başlayıp 149.85 dolara kadar yükselen çeşitli üyelik tiplerinin isimleri de, içerikleri de pek hoş. Princes adını verdikleri düşük fiyatlı üyeliklerde sadece belirli markalardaki çantaları kiralanabilirken, en pahallı üyelik tipi olan Diva Deluxe’lar en iyi markalardan iki çantayı birden aynı anda kiralama şansına sahip oluyorlar. Kiraladığınız çantayı dilediğiniz kadar alıkoyma şansınız var, yeter ki üyelik ücretinizi ödemeyi aksatmayın...

Şimdi siz bu Bag, Steal and Borrow’un innovasyonunu pek ciddiye almamış olabilirsiniz ama sizin gibi düşünmeyen bir risk sermayaderi şirkete gözü kapalı 8.25 milyon doları bastırmış bile. Anlayacağınız bu işte gelecek var gibi gözüküyor.

İnovasyon Sorusu: Siz de tüketicilerin tutkulu derecesinde arzuladıkları lüks tüketim objelerini kiralamanın bir yolunu bulabilir misiniz?

Çarşamba, Ocak 17, 2007

ŞAHANE FİKİR (Sevgilinize Şarkı Yazın!)

Bir yılbaşını daha geride bıraktık. Masamın üstü yılbaşı kutlama kartları ile dolu. Gönderen, beni hatırlayan herkese çok teşekkürler. Ancak bu kartları üretmek için kesilen onca ağaca, dağıtım için yakılan onca benzine ve bu biraz da yaratıcılıktan uzak bu klasik kutlama şekline harcanan onca paraya da acımadan edemiyorum doğrusu.
Şimdi de önümüzde 14 Şubat sevgililer günü var. Bu kez de sadece o gün için fiyatlarını acayip yükseltecek çiçekçileri zengin edecek ve sadece 2 gün sonra kuruyacak güllere yatıracağız güzelim paracıklarımızı.

Ya da...

Kanada’lı TailoredMusic.com 14 Şubat’ta sevgililerine farklı, kalıcı ve yaratıcı bir fikir hediye vermek isteyen aşıklar için süper bir servis sunuyor: Profesyonel sanatçılarca, arzunuza göre güftesi yeniden yazılan, kişiye özel aşk şarkıları...

Sistemin işleyişi bir hayli eğlenceli. Önce ünlü şarkılardan birisini seçiyorsunuz. Daha sonra TailoredMusic.com size şarkının sözlerini istediğiniz şekilde değiştirebileceğiniz kullanımı son derece kolay bir kelime işlem programı sunuyor. Burada güfteyi keyfinize göre değiştiriyor, örneğin sevgilinizin ismini ya da yaşadığınız özel olayların şarkıya eklenmesini sağlayabiliyorsunuz.

Şarkının sözlerini değiştirdikten sonra şarkınızı MP3 formatında download edebildiğiniz gibi, güzel bir hediye paketindeki bir CD olarak da teslim alabilyorsunuz. Teslimat 1-2 hafta sürüyor. Şarkı başı ödediğiniz ücret 99 ile 249 dolar arasında değişiyor. Bu kadar özel bir hediye için çok da pahallı değil doğrusu.

TailoredMusic.com free-lens çalışmak isteyen müzisyenlere de iyi bir imkan sunuyor. İsteyen müzisyen evinden internet aracılığı ile bağlanarak üretici haline geliyor. İnternet devriminin sunduğu yepyeni iş olanaklarından birisi daha...

Şimdilik tüm şarkılar İngilizce. Belki Türkçe’sini yapacak ilk girişimci de siz olursunuz.