Salı, Mayıs 23, 2006


Şahane Fikir (İnovatif Kasap)

Armutlu ile Etiler’in kesiştiği, varoşlarla Alkent’in lüks dairelerinin birbirine komşu olduğu bir semt...

Bu çelişkilerle dolu semtte, iriyarı bir “gecekondu apartmanın” giriş katında konumlanmış son derece “lüks” ve “havalı” bir kasap dükkanı...

Kasap dükkanında görmeye hiç mi hiç alışık olmadığımız “I-Mac” bilgisayarlar, “Esspesso Makinaları” ve kulakları okşayan caz tınıları...

Normalde buralara pek yolu düşmeyecek lüks cipler ve otomobillerden inip, İstanbul’un belki de en yüksek fiyatlı etini satınalmaya gelen şık hanımlar ve beyler...

Süt danası(veal), kuru dinlendirme dana eti (dry aging) gibi yepyeni tatlar sunan et çeşitleri...

Dükkandan aldığınız eti evinizde daha lezzetli yemeniz için, tamamlayıcı nitelikte baharatlar, tuzlar, bıçaklar...

Ve de ayrıca eti nasıl pişirmenizi detaylı şekilde, dünya mutfaklarından inanılmaz yenilikçi örneklere dayalı bir şekilde açıklayan danışmanlık hizmetleri...

Karşınızda ODTÜ İşletme mezunu, finans sektörü geçmişi olan, hafta sonları sörf kaçamakları için Çeşme’ye, sektöründeki en son gelişmeleri takip için New York’a, en iyi bira nerede içilir sorusunu yanıtlamak için İrlanda’ya gidip gelmeye bayılan tipik (!) bir kasap... Ve yine bir ODTÜ mezunu olan kardeşi...

Emre Mermer’in yaklaşık bir yıl önce kurduğu, Armutlu’da hizmet veren kasabını gözünüzde canlandırmaya çalışıyorum.

Kasaplık belki de olabilecek en eski ve emtia mesleklerden birisi...

Ama biraz inovasyon, biraz farklı düşünmek mesleğe tamamen yeni bir tanımlama getirebilmiş.

Çok şık bir web sayfasından (http://www.dukkanistanbul.com/), sektör standardlarının çok üstünde ambalajlamaya kadar pek çok yeniliğin üst üste konduğu bu dükkan, devletten yardım isteyen esnafımıza bir ders niteliğinde: Karlılık ve büyüme inovasyondan geçer. Nokta.

İnovasyon Sorusu: Siz sektörünüz tipik olmayanı haline nasıl geleceksiniz? Hiç düşündünüz mü?

Perşembe, Mayıs 04, 2006


DENEYİM (Picasso’yu Demir Parmaklıkların Arkasına Koymamak!)

Müşterilerimle birlikte yürüttüğüm inovasyon projelerinde, fikir üretmenin işin kolay yönü olduğunu görüyorum.

İnsanlar gerekli düşünme teknikleri ile donatıldıklarında ve fikirlerini özgürce ifade edebilecekleri ortamlara kavuşturulduklarında kolayca yaratıcı kişiliklere bürünebiliyorlar.

Kurumların para kazandıran fikirler geliştirebilmeleri için illa ki dahi yaratıcılara filan sahip olması gerekmiyor. Sıradan çalışanlar ve yöneticiler, müşterilerine ve işlerine biraz farklı baktıklarında yüzlerce çarpıcı iş fikrini ortaya koyabiliyorlar.

Asıl zorluk ortaya konan fikirlerin hayata geçirilmesinde yaşanıyor.

Bürokrasi, zamansızlık, bütçesizlik, zayıf yönetim desteği, yetkisizlik, departmanlar arası koordinasyonsuzluk, risk alamama ve hepsinden de önemlisi “yavaşlık” gibi meseleler inovasyon projelerinin önüne aşılamaz engeller olarak çıkıyor...

Büyük hayallerle başlanan pek çok proje, kurumların karmaşık koridorlarında kaybolup gidiyor... En parlak iş fikirleri bile uzayan süreçlerde gittikçe sönükleşiyor... Mücadeleden yorulan en yaratıcı zihinler bile en sonunda pes ediyor, oyundan çekiliyor...

Geçenlerde okuduğum bir araştırmanın sonuçları, Türkiye’deki inovasyon projelerinde karşılaştığım bu sorunlardan global iş dünyasının da muzdarip olduğunu gösteriyor.Boston Consulting Grup’un yaptığı bir global CEO anketi yenilikçiliğin düşmanlarını işte şöyle sıralıyor:

Geliştirme Süresinin Uzunluğu: %32
Koordinasyon Eksikliği: %28
Risk Almama: %26
Müşteriyi Tanımama: %25
Fikir Seçememe: %21
Yetersiz Ölçüm Araçları: %21
Fikir Eksikliği: %18
Pazarlama ve İletişim Hataları: %18

Gördüğünüz gibi fikir eksikliği sıralamada ancak 7. sırada geliyor.

Soru: Sizin kurumunuzda inovasyonların hayata geçirilmesinin önünde ne gibi engeller var ve daha da önemlisi bu engelleri ortadan kaldırmak konusunda nasıl bir plan hazırlıyorusunuz?