Çarşamba, Mart 15, 2006


ŞAHANE FİKİR (Koltuğunuza İkinci Bir Şans Verin)

Koltuk döşemelerinizi canınızın istediği zaman zahmetsiz şekilde değiştirerek evinizi yenilemek, hayatınıza bir yenilik katmak...

İsveç’li Bernz firmasının yaptığı tam da bu işte.

Koltuklarınız ve yastıklarınız için değiştirilebilir ve yıkanabilir döşemelikler üreten Bernz’in iddiası, oturma odalarınızı birer “moda merkezi” haline getirerek evinizi renklendirmek...

Sistemin işleyici çok kolay. Önce Bernz’in web sayfasına girip zevkinize en uygun kumaşları, renkleri ve desenleri seçiyorsunuz. Daha sonra Bernz en geç 4 hafta içerisinde döşemelikleri adresinize yolluyor.

Yastıklar için değilse de koltuklar için bir sınırlama var tabii...

Döşemelik kumaşlar yine İsveç’li İKEA firmasının belirli modellerine uygun standardlarda kesiliyor. Yani koltuk döşemeliğinizi Bernz’den satın almak istiyorsanız koltuğunuzun da İKEA’dan olması şart. Öte yandan İKEA’nın dünya mobilya pazarındaki etkinliğini düşünürseniz, Bernz’in ne kadar akıllıca bir innovasyonun peşinde olduğunu görebilirsiniz.

Benzer örnekler cep telefonu pazarında yıllardır var. Çok satılan cep telefonları modelleri için ayrıca ”telefon kapları” da beğeninize sunuluyor. Böylece hem telefonunuzu ”değiştirme” duygusunu çok hesaplı bir şekilde yaşayabiliyor, hem de eskiyen telefonunuzu ”yenilemiş” oluyorsunuz.

Soru: Sizin sektörünüzde de standarlaşmış ürünlere yönelik bir yenileme pazarı yaratılabilir mi?

Pazartesi, Mart 13, 2006


ŞAHANE FİKİR (Gecekuşlarına Hizmet - Bir İstanbul İnnovasyonu)

Gecenin bir saatinde canınız birşeyler atıştırmak istedi ama dolabınız bomboş... Bakkalar çoktan kapandı, giyinip sokaklara çıkmaya feci üşeniyorsunuz...

Acilen bir ilaca ihtiyacınız var lakin gecenin bu saatinde nöbetçi eczaneye gitmeye hiç mecaliniz yok...

İçkinin ölçüsünü biraz kaçırdınız ancak aracınızı orada bırakıp eve dönmeyi istemiyorsunuz... Keşke bir şoför gelse sizi ve arabanızı alsa...

İşte tüm bu durumlarda ve daha başka pek çok “geceyarısı sorununuzda” İstanbul’da yeni hizmete giren After9 hizmetinizde. Telefon ya da internet aracılığı ile ulaşabildiğiniz After9 en geç 45 dakikada isteklerinizi kapınıza teslim etmeyi garantiliyor.

After9 çok çeşitli ürünleri gece evinize teslim ediyor, bazı ilaçları sürekli olarak depolarında bulundurarak acil durumlarda kapınıza getiriyor, ya da bir şoför yollayıp hem arabanızın hem de sizin bol alkollü bir gecenin sonunda bile kazasız belasız evinize varmanıza yardımcı oluyor...

Yakında İzmir ve Ankara’da hizmet vermeye başlayacak After9, gece saat 9 ile sabah 5 arasında hayatınızı kolaylaştıracak güzel bir hizmet innovasyonu.

Soru: Sizin sektörünüzde de klasik iş saatlerinin dışında müşterilerinize hizmet vermek mümkün mü?

Pazar, Mart 12, 2006


ŞAHANE FİKİR (Tiyatroda İnnovasyon)

Tiyatrocular seyircinin ilgisizliğinden sık sık yakınırlar. Zaman zaman basında kapanan tiyatroların üzücü haberlerine rastlarız. Sanat açısından gerçekten üzücü bir durum.

Peki ne yapmak lazım???

İstanbul Beyoğlu’na küçücük bir salonda tiyatro yapan Mahşer-i Cümbüş isimli topluluk çözümü “innovasyonda” bulmuş. Evet, sanatta da innovasyon yaparak yeni iş fırsatları yaratmak mümkün sevgili okurlarım.

Tiyatroyu bir spor müsabakası konseptiyle birleştirme fikri Mahşer-i Cümbüş’ün innovasyonlarının temelini oluşturuyor ve buna “Tiyatro Sporu” adını veriyorlar.

Mahşer ve Cümbüş adlı dörder oyuncudan oluşan iki ekip, seyricilerden aldıkları yönlendirmelerle doğaçlamalar yapıyorlar. Sergilenen doğaçlamalara seyircilerin alkışlarıyla puan verilmesinin ardından bu spor “müsabakasının” galibi belirleniyor.

İnanılmaz derecede eğlenceli olan bu doğaçlama müsabakası aynı zamanda izleyicilerde bir yarışma heyecanı da oluşturuyor.

Web sayfalarında Tiyatro Sporu hakkında şunu açıklıyor topluluk:

“Son otuz yılda tiyatro alanında gerçekleşen yeniliklerin bir uzantısı olan bu gösteri türü, seyirci-oyuncu ilişkisini yeniden kurarak bu ilişkiyi interaktif boyuta taşımaktadır. Tiyatro Sporu gösterileri seyirciyle birlikte yaşanan bir sürecin yaratılması ve bunun tekrarlanamaz olması itibarıyla her iki taraf için de önemli birer deneyimdir.”

Derslerimde “Deneyim İnnovasyonu” olarak açıkladığım modele şahane bir örnek.

Üstelik de çok komiklerJ))

Mutlaka izleyin derim…

Soru: Sizin işinizde müşterilerinize her seferinde yeni deneyimler yaşatmak mümkün mü?

Perşembe, Mart 09, 2006


ŞAHANE FİKİR (Ya da Türk Usulü Konut Çözümleri!!!)

Bugünkü Hürriyet'te çıkan bu şahane resimi ve haberin bir kısmını sizlerle yorumsuz bir şekilde paylaşmak istedim. İşte size her durumda bir çözüm üreten gerçek innovatiftürkler...

"Mahalleli alıştı, ama yabancıyı güldürüyor.

Samandıra’da gecekondu üstüne kurulan apartmanın Hürriyet’te yayımlanan fotoğrafı büyük ilgi çekti.

Evin hikayesini anlatan Makbule Demir, "Para bulduğumuzda gecekonduyu yıkacağız. Mahalleli alıştı, ama yabancılar durup bakıyor. Karşısına geçip gülen bile var" dedi.

İstanbul Samandıra’da Recep Tayyip Erdoğan Caddesi 8 numaradaki "apartman kondu"nun sahipleri Mustafa ve Makbule Demir, inşaat sonrasında belediyeden kimsenin kapılarını çalmadığını söyledi.

Eşinin adını taşıyan torunuyla evin hikayesini anlatan Makbule Demir, "Bize o dönemde ’Siz, ne yapıyorsunuz?’ diyen olmadı. Biz de böyle yaptık" dedi..."

Çarşamba, Mart 08, 2006


ŞAHANE FİKİR (Kullandıkça Öde Kasko!!!)

“Satınalmak” yerine “kullandıkça ödemek” ilkesine dayanan iş modelleri pek çok sektörde gittikçe daha çok önem kazanıyor.

Fotokopi makinaları bu konuda en iyi bilinen örneklerden. Eskiden fotokopi makinalarını satınalıp binlerce dolar öderken, şimdi aylık olarak çekilen fotokopi sayısına göre faturalama yapılması pek çok şirketin tercih ettiği bir yöntem.

Peki ya arabanızı kaç kilometre kullandığınıza göre hesaplanan kasko primine ne dersiniz?

Norwich Union firmasının 5.000 gönüllü araç sahibiyle denemeye başladığı model, “arabanızı kaç kilometre kullanıyorsanız o kadar kasko primi ödeyin” şeklinde açıklanabilir kısaca.

Sistem şöyle işliyor: Aracınıza takılan akıllı kutu (smart box) adı verilen cihaz, içerisinde bir GPS (Global Positioning System) ünitesi bulunduruyor. Smart box, belli bir dönem boyunca sürücülük alışkanlıklarınızı düzenli olarak kaydediyor ve böylece ne derece riskli bir sürücü olduğunuz tespit ediliyor. Elde edilen bu bilgi sayesinde risk katsayınız hesaplanıyor. Daha sonra bu katsayınız, aylık olarak gittiğiniz kilometre ile çarpılarak ödemeniz gereken kasko primi ortaya konuyor. Tabii ki kullanıcılar bu modele bayılıyorlar.

Bugünkü haliyle kaskonun pek çok Türk sigorta şirketi için tam bir zarar merkezi olduğunu biliyorum. Belki de kasko poliçelerinde “kullandıkça öde” modeline geçmenin ülkemizde de zamanı gelmiştir.

Soru: Sizin pazarınızda da “kullandıkça öde” modeline geçmenin yolları var mı?

Bol innovasyonlu günler diliyorum...

Pazar, Mart 05, 2006


ŞAHANE FİKİR (Bankaları Aradan Kaldıralım!!!)

İnnovatif fikirlere sahip girişimcilerin hayallerini gerçekleştirebilmeleri için sermayeye kolay ulaşımı, toplumların zenginleşmesinde çok kritik bir faktör.

Ne yazık ki, Türkiye’de “Ah abi biraz sermayem olacaktı ki...” ile başlayan yılgın potansiyel girişimci sohbetlerinden de anlaşılacağı gibi bu konuda durum pek iç açıcı değil.

Para ihtiyacınız varsa ya bankalara gidip, teminatın, kefilin şart olduğu zorlu bir süreçten geçeceksiniz ve sonuçta da bir hayli yüksek bir faizle (inşallah!) borç alacaksınız ya da annenize altın bozdurma gibi pek tatsız alemlere dalacaksınız.

Kredi ticareti adını da verebileceğimiz piyasalarda dünyanın pek çok yerinde de model aynı. Parası olanlar bankalara yatırıyor, bankalar da borç isteyenlere bu parayı yüksek fazile satıp aradan para kazanıyorlar. Uzun lafın kısası bankalar kredi ticaretinde aracılıktan sıkı para kazanıyorlar...

ABD’de yeni faaliyete geçen Prosper.Com adlı internet sitesi işte bu konuda bir devrim yapmak iddiasında. Site, borç almak isteyen bireylerle, kredi vermek isteyen sermaye sahiplerini doğrudan karşı karşıya getiriyor. Bir diğer deyişle “kredi ticaretinin” aracı kurumu olan bankaları aradan kaldırmanın bir yolu bulunmuş durumda.

Sistem şöyle işliyor:

Diyelim ki borç almak istiyorsunuz. Prosper.Com’a girip talebinizi belirtiyorsunuz. Prosper.Com geçmiş kredibilite göstergelerinize göre önce size bir “rating” veriyor, daha sonra da kredi talebinizi ihaleye çıkarıyor.

Kredi vermek isteyen insanlar tıpkı “eBay.com”, ya da bizdeki “gittigidiyor.com” örneklerinde olduğu gibi açık artırmaya (daha doğrusu açık eksiltmeye) girerek size kredi satmaya çalışıyorlar. Tabii bu sırada kredi ratinginizi kontrol edip, faiz oranınızı ona göre belirlemek şansları da var. Siz ise size verilen en uygun tekliften kredinizi kullanıyorsunuz.

Sistem kredi kullananlar açısından çok avantajlı, çünkü hem faizler banka kredilerinden daha düşük oluyor, hem de bürokrasi daha az. Kredi kullandıranlar da durumdan hoşnutlar tabii çünkü banka mevduatından çok daha yüksek getirili yatırım yapmış oluyorlar. Prosper.Com ise aracılıktan kazanacağı komisyonlara güveniyor...

No-middle-man, yani aracısız, tüketicinin doğrudan üreticiyle buluşabildiği iş modellerinden pek çok razar radikal değişimlere uğradı. Şimdi sıra finans pazarına doğru geliyor gibi.

İnnovasyon Sorusu: Sizin pazarınızda aracıları ortadan kaldıracak bir iş modeli yaratmak mümkün mü?

Bol innovasyonlu günler diliyorum...

Cuma, Mart 03, 2006


DENEYİM (Dizini Döven Tekstilciler)

Bu aralar hem tekstil, hem de hazır giyim sektörü pek bir karışık.

İhracatçısı, fasoncusu, markalısı, markasızı, kumaşçısı, hazır giyimcisi hepsi Ankara’nın yollarını aşındırmalardalar. Ve de hepsinin ortak mesajları ise şu minvallerde geziniyor. “Öldük, bittik, yandık, tükendik, aman devlet baba bize bir çare!..

Beklenen çare de malum: Faizler, kurlar, kdv’ler, işçilik giderleri gibi sevimsiz konulara devlet babanın şöyle bir el atması...

Mesele aklıma takılmış olacak ki, geçenlerde Türkiye’deki başka eğitim şirketleri yöneticilerinin de katıldığı bir toplantıda meslekdaşlarıma şöyle bir soru sordum: “Tekstil şirketlerine verdiğiniz eğitim hizmetlerinin toplam cironuz içerisindeki payı nedir?”

Herkes önce boş gözlerle birbirine baktı, sonra da hafızalarının derinliklerini yoklayan garip yüz ifadelerine büründü...

Tahmin edeceğiniz gibi cevaplar “Yüzde sıfır”lar civarında geziniyordu... Ender olarak alınan eğitimler de genellikle “Satış Becerileri” başlığı altında toplanabilir.

Yani tekstilciler elemanlarına neredeyse hiç eğitim yatırımı yapmıyorlar!..

O halde şimdiki sorum da tekstilci kardeşlerime: “Peki eğitimsiz elemanların yeni fikirler geliştirmesini nasıl sağlayacaksınız?.. Çin ve Hindistan belaları ile uğraşma için “innovasyon”a bu kadar muhtaçken elemanlarınızın düşünme kapasitelerine beş kuruş yapmazsanız bunu nasıl başaracaksınız?.. Zaten bir “eski ekonomi” sektörü olan tekstildeki kurtuluşu nereden bulacaksınız?..”

Kanımca tekstil firmalarının değerli yöneticilerinin ajandalarını şöyle bir yeniden düzenleyip elemanlarıyla birlikte “innovasyon” çalışmalarına, Ankara’ya yapılan ziyaretlerden daha fazla vakit harcamalarının çoktan vakti geldi de geçiyor...

Unutmayın, zaman zaman innovatif kaslarınızı geliştirme zamanı...