ŞAHANE FİKİR (Şık Tutumlulardan Para Kazanmanın Yolları-1)Düşük gelirli müşteri segmentlerinde innovatif iş modelleri ile para kazanma trendi konusunda yazmaya devam edeceğim. Yalnız bu kez hedef kitlemiz fakirler değil. Nispeten daha yüksek gelir gruplarına dahil ancak lükse para harcamaya imkanları ya da cömertlikleri (!) izin vermeyen tüketiciler...
Hedef kitlemizdeki insanlar akıllı alışverişin peşindeler. Alımlarında anlamsız paralar ödemek istemiyorlar. Öte yandan bir miktar da olsa şıklığı talep ediyorlar. Onlara göre herşeyin bir tarzı olmalı, ama yine de tutumluktan vazgeçilmemeli. İzninizle onlara “şık-tutumlular” diyeceğim.
Şık-tutumluların en çok keyif aldıkları konulardan birisi seyahat. Ancak gittikleri yerlerde lüks otellere avuç dolusu para savurmayı hiç istemiyorlar. Yine de otelin her türlü konfora sahip olması onlar için olmazsa olmaz.
Şık-tutumluların bu taleplerine en iyi cevap veren otellerden birisi yakında Londra Heathrow ve Gatwick havaalanları ile Londra şehir merkezinde hizmete girecek olan Yotel.
Kendisini “Dünyanın En Radikal Oteli” olarak tanıtan Yotel’in temel özelliği son derece lüks elementleri bir hayli makul fiyatlarla birleştirmiş olması. Konseptin yaratıcısı olan Simon Woodroffe ilhamını British Airways’in dillere destan First Class koltuklarından ve Japonya’da bir hayli yaygın olan “kapsül otel” konseptinden almış. (“Kapsül Otel” adından da anlaşılacağı gibi size bir odanın değil de, sadece için de uyuyabileceğiniz birer kapsülün sunulduğu Japonya’ya has değişik bir otelcilik anlayışı.)
Yotel’de endüstri standardlarına göre çok küçük odalar(sadece 10 metrekare), uçak kabin tasarımlarında uzmanlaşmış mimarlar tarafından inanılmaz şık mekanlar haline getirilmiş. Üstelik bu minik odaların donanımı beş yıldızlı otellere taş çıkartacak nitelikte: Teknolojik duvar (i-pod veya el bilgisayarınızı takabileceğiniz soketlerle donatılmış), düz ekran televizyon ve surround sistem ses düzeni, bedava kablosuz internet, indirilebilir DVD ve müzik CD’leri, klima, çok lüks banyo ekipmanları (yağmur etkili duş gibi) ve yatak, otomatik check in/out ve internet üzerinden rezervasyon bunlardan bazıları.
Öte yandan otelin oda fiyatları sunduğu imkanlara göre son derece makul. Standard odaların geceliği 40£, premium odaların fiyatı ise 70£ olarak belirlenmiş. Sadece 4 saatlik bir istirahate ihtiyacınız varsa fiyat 25£’a kadar iniyor. Londra’da konaklayan okuyucularım Yotel’in imkanlarını sunan bir otel için bu fiyatların bir hayli çekici olduğu konusunda sanırım bana katılacaklardır.
Peki Yotel hem lüks, hem de hesaplı olmayı nasıl başarıyor? Tabii ki bir dizi innovasyonla...
Bunlardan en önemlisi otel odalarının “İçeriye Bakan Tek Taraflı Pencereleri”. Normal bir otel odasındaki doğrudan sokağa bakan pencerenin yerine, otelin koridorlarına bakan pencereler var. Otelin koridorları ise çok iyi ışıklandırma ve şık dekorasyonla birer “caddeye” dönüştürülmüş durumda.
Bu temel innovasyon sayesinde çok dar ön cephesi olan binalar, hatta yeraltındaki tamamen penceresiz ortamlar bile birer Yotel’e dönüştürülebiliyor.Yotel’in iddiası konvansiyonel otellerin sığamayacağı kadar küçük binalarda hizmet verebileceği şeklinde. Özellikle şehir merkezlerini ve havaalanlarını hedefleyen Yotel, bu innovasyonu sayesinde çok daha düşük maliyetli binalarda ve normalde bir otel olarak düşünülmesi bile imkansız mekanlarda tesisler açabilecek bir formata sahip. Görünen o ki, Yotel tipik bir otel zincirinden çok daha hızlı büyüme potansiyeli gösteriyor.
Yotel’in ikinci büyük innovasyonu ise 10 metrekarelik odaların küçüklüklerine rağmen konforlu, modern ve yüksek donanımlı olması. Bu sayede hem yatırım, hem de işletme maliyetleri önemli oranda düşürülmüş.
Odaların tasarımını Priestman Goode yapmış. Daha önce Airbus uçaklarının iç mekanlarının tasarımında da yer alan Goode, bu çalışmalar sırasında edindiği “dar mekanda konfor yaratma” becerisini Yotel’in oda tasarımlarına taşımış. Katlanabilir masalar ve yataklar, duvarların raflar olarak aktif kullanımı gibi birbirini tamamlayan innovatif fikirler birleştirilerek Yotel’in küçük ama lüks odaları ortaya çıkarılmış.
Havalanlarının içerisinde yer alan Yotel odalarının sadece 4 saat için bile tutulabilmesi de son derece innovatif bir fikir. Bu sayede uçaklarında gecikme olan veya aktarma dolayısıyla havaalanında beklemek zorunda kalan yolcuların Yotel’de konaklaması mümkün kılınmış. Sabah çok erken uçuşları kullanacak yolcuların da akşamdan havalanına gelip Yotel’de bir kaç saat ekstradan uyuyabilmesi hedeflenmiş. Doğrudan Yotel odalarından online check-in yapma imkanı, bu yolcuların güne sakin ve dinlenmiş bir şekilde başlamalarını da sağlayacak.
Kanımca Yotel konsepti İstanbul gibi arazi fiyatlarının çok yüksek olduğu ve mevcut bina envanterinin otelciliğe pek de uygun olmadığı şehirler için biçilmiş kaftan. Zaten franchise modeli ile büyümeyi planlayan Yotel, web sayfasında (
http://www.yotel.com/) bu konunun üzerinde duruyor. İlk bakışta pek de uygun gözükmeyen pek çok binanın kolaylıkla Yotel konseptine dönüştürülebileceği özellikle vurgulanıyor. Kısacası innovatif bir bakış açısı İstanbul ve diğer şehirlerimizde otelciliğe yepyeni bir soluk getirebilir gibi gözüküyor.
Hesaplı ama şık oteller konusunda bir başka ilginç örnek ise Hindistan’dan. Hindistan’ın en büyük yatırım gruplarından olan Tata bu alana da el atmış durumda. Grup, “indiOne” adını verdiği yeni otellerinin konseptini “Smart Basics” olarak tanımlıyor. Herhalde bu deyimi Türkçe’ye çevirmeye kalksak akılcı, hesaplı, sade ve kullanışlı gibi kelimelerin bir kombinasyonunu oluşturmamız gerekirdi.
indiOne’lar pek çok yönleriyle Yotel’lere benziyorlar. Odaları küçük ama lüks. Kablosuz internetten, düz ekran TV’ye kadar pek çok özellik bunlarda da mevcut. Öte yandan ortak kullanım alanlarının sunduğu imkanlar Yotel’lere göre bir nebze daha gelişkin: Sadece en temel aletlerden oluşan bir mini spor merkezi, dijital kasaların olduğu tam güvenli bir oda, ATM cihazları, yiyecek ihtiyacınızı karşılayabileceğiniz otomat makinaları gibi...
Tata, akılcı, hesaplı, sade ve kullanışlı bir otelcilik anlayışı olarak tanımlıyor indiOne’ları. İlk otel Bangolere’da açılmış durumda. Tata bir yıl içerisinde 12-14, önümüzdeki beş yıl içerisinde ise 150 civarında indiOne oteli açmayı düşünüyor çünkü elindeki konseptin Dünya’nın her yerinde iş yapabileceğine inanıyor. Yakında İstanbul’da da indiOne otelleri görürseniz hiç şaşırmayın derim ben.
Yotel ve indiOne’n ortak yönleri düşük maliyetli yatırımlar gerektirmeleri. Ayrıca basit iş modelleri sayesinde tekrarlanabilirlik özellikleri var. Yani çok sayıda oteli aynı anda açma ve işletme becerisine sahipler. Bu sayede çok hızlı büyümeyi ve globalleşmeyi hedefliyorlar.
Tutumlu-şık müşteriler açısından bakıldığında ise diğer otel formatlarına göre son derece önemli avantajlar sunuyorlar. Yani hedefledikleri müşterilerin gözünde vazgeçilmez birer konaklama mekanı olmak konusunda bir hayli iddialılar, çünkü eşleri benzerleri yok. Benzer özelliklere sahip lüks oteller çok pahallı. Daha hesaplı otellerin sunduğu imkanlar kısıtlı. Kısacası Yotel ve indiOne tam doğru yerde duruyor gibi gözüküyorlar.
Bu innovatif iş modellerinin Türk turizmcilerine de ilham vermesini diliyorum.